25 Mart 2013 Pazartesi

Mini Mini MİM

Selam dostlar,

Değerli mi değerli hoş sözlü billur gözlü biricik bıyık sever Kaytan Bıyık beni unutmayıp mimlemiş. Cevaplanmaz isem sap gibi ortada kalırım diye de eklemiş. Ah ah vah vah. Ağlayın ağlayın yüreğimi dağlayın, Kaytanımı görürseniz tutun bir yere bağlayın.Yavrucağızın boynu bükük, başı eğik kalmasın ve işte mim sorularına cevaplar.

1) Su mu ateş mi Güneş mi olurdun? Neden?

Su olurdum anacım su. Her halde insan olarak doğmasa idim ben deniz Yunus balığı olarak dünyaya gelirdim. Günde en az 1-2 kez duş alır, iki litre su içerim. Hatta bazen kahvaltıyı bile su ile yaparım. Kolayı, hazır meyve sularını ve çayı da pek haz etmem. Su benim en sevdiğim içecektir. Ardından taze sıkılmış portakal-greyfurt-nar suyu, ayran, süt, nescafeli süt (dikkat sütlü nescafe değil) ve türk kahvesi gelir.

2)Taş olsan nasıl bir taş olurdun?

Taş olsam ele avuca gelmek, kavranmak isterdim. Ardından da cevizler, fındıklar kırmak; o sert kabuğun altındaki güzel yemişleri gün yüzüne çıkarmak, onları ifşa etmek isterdim.

3)Neyin ve kimin karşısında, hangi durumlarda susarsın?

Az buçuk gevezeyimdir. Pek susmam. Ancak TAŞ :) gibi bir yakışıklı gördüğümde dikkat kesilmek için susabilirim.

4)Kusur olsan nasıl bir "kusur" olurdun?

Metinde dudağa yapışmak diyor ama olsun. 
Sevdiceğin gözünde güzel görünen böylece birimizi diğerine daha da sıkı bağlayan diğer insanlara da batmayan bir kusur olmak isterdim. Şimdi çok havada kalmış olabilir. Tamamen hayali bir örnek ile açıklamaya çalışayım. Diyelim ki ben az buçuk pelteğim lakin fazla dikkat çekmiyor. Bununla birlikte o bu şekilde konuşmama bayılıyor, bitiyor. Hatta sıcak evimizde karşılıklı bağdaş kurarak oturuyoruz ve beni konuşturuyor peltekliğimi dinlemek için, ardından dudağıma yapışıyor ve öpüşmeye başlıyoruz... Devamı sizin hayal dünyanıza kalmış dostlar :)

5)Küfür olsan ne olurdun? Kime savrulurdun?


"Ahlaksız, Sapık, Sapkın, Hasta" küfrü olur ve eşcinselliği bu şekilde görenlere savrulurdum.

BATSIN BATSIN, AHLAKINIZ BATSIN.
BASKI ŞİDDET AHLAKSA BİZ AHLAKSIZIZ.

Malum yarın iş güç var canlar. Bir ilk yaparak mimi yarıda kesiyorum. Size mini bir MİM bırakıyorum. Böylece arkası yarınlar kulvarına ben de katılyorum. Bakalım devamı gelecek mi? Yoksa yarım bir mim olarak mimler tarihindeki yerini mi alacak?

16 Şubat 2013 Cumartesi

Yüzyıl

ABD'de ve Avrupa ülkelerinin bir kısmında, eşcinsel bireylerin hakları hukuki, siyasi ve sosyal sistemlere entegre ediliyor adım adım. İtalyan bir eşcinsel çift ise ülkelerinde kendilerine evlilik hakkının tanınmamasını aşağıdaki güzel video ile anlatıyor. Bakalım Türkiye kaç yıl (ya da yüzyıl) geriden takip edecek?

18 Aralık 2012 Salı

İnsanın asla itirafa yanaşmadığı tek gerçek, sevabına karşılık günahla ödüllendirilmek arzusudur.
Alain

4 Aralık 2012 Salı

Yarın Nelere Gebe?

Nasılsınız Canlar! Acemi Gay'inizi unutmamışsınızdır inşallah.

Hayatım nasıl gidiyor diye sorarsanız; kâh tiyatronun aynı perdesini farklı figüranlar ile oynuyor kâh kadim oyuncular ile yeni senaryolar deniyor, bazen eski defterleri kapatıp temiz sayfalar açıyor, kimi zaman ise tozlanmış raflardan indirilen dosyalar ile dertlenip demleniyorum. Ve zaman akıyor, geçiyor, bitiyor, tükeniyor. Onu değerli kılacak, ona anlam katacak birisi ise...

Hüzün dalgaları arasında boğuşurken tek bir küçük olay ya da bir umut ışığı bile beni mutluluk sahillerine ulaştırabilirken, ardından gelen bir sendeleme beni yeniden karanlık dehlizler arasına itebiliyor. Bu birbirini kovalayan dönemler şaşmaz bir saat gibi hep aynı hızda, şekilde ve tarzda ilerlerken, içindeki özneler ve   nesneler bu döngünün katil dişleri arasında öğütülmekten kurtulamıyor. Geriye kalan ise silinik anılar, ezilmiş ve parçalanmış yaşanmışlıklar, kırılmış kalpler, telafisi mümkün olmayan yanlış anlaşılmalar... Ne yazık ki bu başkalaşmalar, değişmeler çok değer verdiğin duygularını da un ufak edebiliyor, gözünün yaşına bakmadan. Ama belki de olması gereken budur. Bu yol ile gerçekten pişip bir noktaya varacağız ve artık geçmişteki vahim olaylar bize acı veren hatıralar yerine bizi biz yapan tecrübeler olacak.

Hayat yaşamaya değer, küçük de olsa umudun var olduğu müddetçe. O umudu kaybetmeye de gerek yok. Yarının bize ne getireceğini bilemeyiz çünkü... 

4 Eylül 2012 Salı

Eşcinsellerden Özür Dile

Sizlerle bir video paylaşmak istiyorum. Yaklaşık 2,5 sene öncesine ait. Buna rağmen o zamanın Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın bu şekilde protesto edildiğini yeni fark ettim. Hatırlayacağınız üzere eski bakan eşcinselliği bir hastalık olarak nitelendirmişti. Orada, haklı tepkilerini yüksek sesle dile getirenleri alkışlıyorum. Ben de onların yanında yer alabilse idim keşke. Toplumda "pis mahlukatlar" olarak algılanmamak için daha fazla görünür olmalıyız.


EŞCİNSELİM VE BUNU KABUL EDEBİLDİĞİM İÇİN ÇOK MUTLUYUM.
LGBT BİREYİ OLMANIN UTANILACAK BİR ŞEY OLAMADIĞINI GÖSTERMELİYİZ ARTIK.

1 Eylül 2012 Cumartesi

İnsan Eti Yiyen Caniler

Bir eşcinsel namus cinayeti daha. 17 yaşındaki gencecik bedene babası ve amcası tarafından 14 kurşun sıkıldı geçen Temmuz ayında Diyarbakır'da. İlk kurşun bu taze hayatı söndürmek için, diğer on üçü ise bu masum çocuğun üzerine nefretlerini kusmak için. Hayatının baharında, körpecik eti babası, amcası ve bu olaya ses çıkarmayan diğer hısımları tarafından yendi töre uğruna. Töreniz batsın. (Ayrıntılar)

Diyorlarmış ki; "Kürt eşcinsel olamaz! Olursa da ölür toprak olur!"
Kendimi kabul ettikten sonraki ilk cinsel deneyimimi Şanlıurfalı bir gay ile yaşamıştım. El ele Eminönü'nden Kabataş'a yürüdüğüm çocuk ise Tokatlı bir alevi idi.

Lezbiyen, Gay, Biseksüel ve transeksüel hatta ve hatta interseksüel bireyler vardır ve her yerdedir. Diyarbakır'da, Sinop'ta, Adana'da, Denizli'de, Erzurum'da, Mardin'de, Ordu'da, Tekirdağ'da, Sivas'ta, Trabzon'da, Van'da, Kırklareli'nde, Aydın'da, Batman'da, Afyon'da, Kayseri'de, Erzincan'da, Giresun'da, Çanakkale'de, Isparta'da, Bolu'da, Zonguldak'ta, Kocaeli'nde, Balıkesir'de, Tunceli'de... Bakü'de, Kahire'de, Kudüs'te...

31 Ağustos 2012 Cuma

Hepimiz Pipimiz İçin (Mim)

Hepinize Tekirdağ'dan selamlar. Aslında buraya gelmem bir nevi mecburiyetten idi. Nedenlerini Oyuncak Ayıcık ve Huzur biliyor. İşin ayrıntıları ise o kadar karışık ki. Zor sürecimde yanımda oldukları için ikisine de teşekkür ediyorum. Ama ben bu zorunluluğu bir tatile çevirmesini bildim. Annem ile birlikte bu yazın ilk deniz sefasını yapıyoruz Kumbağ sahillerinde, deniz sezonunu kapatanlara inat. Kumbağ'ın plajları kum. Bir de dalgası olmasaydı Side'ye rakip olurdu diye düşünüyorum.

Hayalimden tatil manzaraları
Unutmadan söyleyeyim buradaki erkek potansiyeli muhteşem (her tatil beldesinde olduğu gibi). Ah, ah Allah'ım sen neler neler yaratıyorsun. İçlerinden bir tanesini de bu Acemi'ye göndersen.

Yeni bir mim furyasının başlamasına önayak olan Marjinal Kezban ile BiGay'e ve beni unutmayıp mimleyen Ev Oğlanı'na hürmet eder, mutluluklar dilerim.

Olay basit, Marjinal Kezban'ın madde madde yazdığı çıkarımların bize uyup uymadığını açıklayacağız. Kırmızı yazılar Kezban'a ait. Altındakiler bana.

Hangimiz tanışıp hoşlandığı insanı hemen çıplak hayal etmiyo?Karşı tarafla ''pokemonlar'' konusunu konuşsanız bile o an çoktan içimizden ''seni seçtim sikaçu oyş'' diyip,türlü fantezilere dalıp gidiyosun.Kimse bana ''ayy kezban uydurma'' falan demesin!
Evet, sanalda tanıştığım, konuştuğum veyahut yazıştığım kişinin fiziki özelliklerini hayal etmeye çalışır, onu zihnimde canlandırmaya uğraşırım. Ancak hayal dünyasındaki ile reeldekinin birbirini tutması nadirdir canlar. Üstelik ben bu noktada da durmam. Düşümde onunla bir dünya bile yaratabilirim. İlişkimi orada ilerletirim. Birlikte tatile çıkar, ev kurar, bayramda misafir karşılarım. Anlayacağınız çok hayalperestim. İyisi mi bu yönümü kontrol altına almaya çalışayım.


Hangimiz biriyle buluşmaya giderken en sevdiği veya yeni aldığı kıyafeti giymiyo?Evet evet daha etiketini bile sökmeye kıyamadığın şeyi o an ''amaaan senelerdir var bu bende'' yüzsüzlüğüyle giyiyosun.Halbuki evde klorak lekeli pijamanla oturuyorsun.
Doğruluk payı var yani. Etiketi üstünde olmasa da bana yakıştığını düşündüğüm en güzel kıyafeti giyerim buluşmaya giderken. Üstelik bunlar ütülü olarak hazır bekler dolabımda. Her daim kullanmam anlayacağınız. Pijama konusunda da haklı Kezbanımız. Zil çaldığında genelde annem kapıya ben ise üstümü değiştirmek üzere odama yönelirim.

Hangimiz sevgilisinin evinde titizlikten ölücekmiş gibi davranmıyo?Normalde evde taşaklarını avuçlayıp sonra bişey olmamış gibi mouseu tutan insan.Sevgilisinin evinde veya otelde her nerdeyse...hemen bi Ayşe Teyze'ye bağlıyo.Yok sürekli koltuk altını kontrol etmeler,tuvalete gidip dişlerinin arasında bişey var mı diye bakmalar.Ohoooo
Çoğunlukla temizlik konusunda titizimdir (istisnalar olabilir). Ancak olayın içine cinsellik giriyorsa, titizliğin artması taraftarıyım. Koltuk altı ve etek altı temizliğinin, diş bakımının ayrı bir önemi var. Kolay mı yani et ete, dil dile değecek.

Hangimiz dışarda yemek yerken içinden hesabı düşünmüyo?Bi kere zaten ''kim ödeyecek?'' kısmına girmiyorum bile.Ama şu hesap olayları çok rezil bişey.Hadi bunu ilk tanıştığın kişiye göre yorma.Mesela uzun ilişkilerde de çok tehlikeli bi konu bu.Ya bi taraf daha çok öder,ya ikisi ortak öder veya bi taraf hiç ödemez.Bunu cinsellikte oynadığı role bağlayanlar da var.''Ben ödeyemem o ödesin,sonuçta aktif o''diyenlere az çok şahit oldum.''Eee sen karın tokluğuna mı sikişiyosun tatlum :D:D?'' diye sorduğumda da çok terbiyeli cevaplar alamamışlığım var.
Çoğu zaman yeni tanıştığım kişilerle birlikte iken hesabı ben ödemek isterim. Ancak ilişki ilerledikçe karşımdakinden de beklerim. Mesela üniversitedeyken aşık olduğum çocuğun yemek ısmarlaması bana tarif edilmez bir mutluluk verirdi. 10 liralık o yemeğin verdiği lezzeti, onsuz yediğim 100 liralık yemek veremez. Tabii ona bir şey ısmarlamak ya da kendi ellerimle yemek hazırlamak da ayrı bir haz. Yemek hazırlamayı sevmediğim ve çok iyi beceremediğim halde ona bir şeyler hazırlamak için can atardım. Ödemelerdeki aktif-pasif ayrımına ise hiç girmiyorum. Ne olursa olsun iki ERKEĞİN ilişkisi söz konusu ortada. Yok aktif olan koca rolünü üstlenirmiş, yok pasif olan kadın rolünü oynarmış. Bunların hepsi hava civa. İster a ister p veyahut ap olsun, hepimiz eşcinseliz. Eşit hak ve yükümlülüklere sahibiz.

Hangimiz zaman zaman Yıldız Tilbe dinlemedik ki?Müzik konusuna baktığımızda herkes Yann Tiersen'in 2.şubesi nerdeyse.Öyle kaliteli,öyle süper marjinal kişilikleriz ki sıçtığımız boklar bile biblo gibi.Hay allahım ben bi kere çok darlanmışım,canım sıkkın.Msnde de ne dinlediğimiz gözüküyo haliyle.Açmışım bi tane Gülden Karaböcek dertlenmişim.Hemen birisi aşağıdan ''Ya şaka mı:)?'' diye bana yazmış.O sıkıntıyla ben bunu görünce 2-3 aydır konuşup anlaşmama rağmen azına yüzüne sıçıp yollamışım.Geçen hatırlattı,tanıttı kendini yinee artık arabeskçi olmuş ehehehe..Neyse
Büyük bir oranla Sezen Aksu dinlerim. Hüzünlü parçalar... Ama şunu net söyleyebilirim ki; yabancı şarkılarla pek ilgilenmiyorum. Çok azdır hoşuma giden. Çoğu kişinin bildiği yabancı şarkıcıların büyük bir kısmı bana ismen bile bir anlam ifade etmiyor. Tanımıyor, adlarını dahi bilmiyorum anlayacağınız. Kalitem çok mu düşük ya!!!

Hangimiz evde annemizle saç baş kavga ederken bi anda çalan telefona ''Alo ifindiiim ivit napiiim ivdi oturuyorum işte'' diye sakin sakin cevaplar vermedik ki? Aslında bunu da çok yapıyoruz.Ailemizde olan sorunları kesinlikle kimseye anlatmıyoruz.Özellikle sevgilimize daha bi anlatmıyoruz.O bizim ailemizi pür neşe,sevimlilik şelalesi,neşe zoptiriği,şirinler köyü olarak gördükçe kendi ailesinin bokluğundan bahsetmek istemiyo.Eee al işte sana karşılıklı ayakta sikmece.Bilmiyorum ya bence insan ''ben dün anneme kafa attım biliyo musun?'' demeli.(ehehehe yani kafa atmamalı tabi) Bazı şeyler biraz daha samimi olmalı...
Açık sözlü olduğumu düşünüyorum. Hatta bazen bu konuda aşırıya kaçıyorum. Bu sebeple karşımdaki benim ne halt olduğumu bilir, ailemi de tanır. Kezban'ın bu çıkarımı bana uymadı anlayacağınız.

Hangimiz daha sevgili olmadığımız halde o kişiye ''BENİMSİN'' tavrıyla yaklaşmamıştır ki? Aslında en yarak gibi olanı bu bence.Aranda daha ne olup bittiğini bilmiyosun o kişiyle ve gidip trip atıyosun.Bence birini kıskanmaya hakkın olmadığını düşündüğün an kapı kolundan bi farkın kalmıyo.O çok göt bi durum...çok çok hem de..Sevgili desen değilsin,arkadaş desen hiç değil,nesin amk sen? Kuzen misin enişte misin la bioksin beyinli!!!
Evet, sahiplenirim. Karşımdakinin haberi olmuyor hiçbir şeyden. Ben ise kendi kendime gelin güvey olmuşum. Ona sanki sevgilimmiş hatta ve hatta eşimmiş gibi hal takınmışım. Ama ne yapayım; seviyordum onu.

Veee hangimiz özlediğimiz kişiyi düşünürken bir başkası tarafından da biz özlenmedik ki? Bu çok doğru kordineli gidiyo maalesef bu hayatta.Senin özlediğin başkasını özlüyo,başkası da başkasını özlüyo,sonra o en başkası gelip seni özlüyo...Belki bilmeden bi elazığ burma bilezik halkası yaratıyoruz bazen ama hayatta böyle nevrotik.
Bu sözün üstüne söz mü olur? Beğenip reddedildiğim, beğenilip reddettiğim o kadar fazladır ki. Kendimi kabul edip erkek birini aradığım ilk zamanlarda "Karşımdaki beni beğensin de ben ne olursa olsun varım" modunda idim. Şimdi bir dostumun da yardımları ile bu eziklikten kurtuldum. Artık yok öyle beleşçililik  :) Benim de beğenmem lazım. 

Kezban'ın çıkarımları 7/8 oranında bana da uyuyor. Tebrikler Kezban.

Bir ekleme de ben yapayım: Denizde yüzerken hangimiz işemez ki? Rol yapmayın şimdi. Siz de bu naneyi yiyorsunuz. Hatta havuzda iken bu zevkten mahrum kaldığınız ve havuzdan çıkıp helaya gitme külfetine maruz kaldığınız için üzülüyorsunuz. (Kezban'ın stiline benzemiş mi?)






23 Ağustos 2012 Perşembe

Hayal

Ramazan da Bayram da geldi geçti. Sizler ile bir bayram hayalimi paylaşmak istiyorum:

Bayram sabahları, anne tarafımın hepsi bizde toplanır (büyük teyzemler hariç). Geleneksel bayram kahvaltımızı yaparız cümbür cemaat. Ardından çay, sohbet, muhabbet, şeker, çikolata, ailemize yeni katılmış tıfılları sevme, çocuk cıvıltıları... Sonra anneannem ve dedemin mezarlarını ziyaret. Ve topluca büyük teyzemin evine gidiş. Teyzemdeki yemek ve ev yapımı tatlının ardından fasıllar tamamlanmıştır. Yavaş yavaş oradan ayrılıp diğer planlarına dönebilirsin.

Benim hayalim ise; sabah sevgilimle erkenden kalkmak, duş alıp ilk önce birbirimizin bayramını kutlamak. Peşinden annemin elini öpmek. Sonra ise ilk önce kimler teşrif edecek diye iddaaya girmek. Kaybeden öbürünü diğerlerine çaktırmadan öpecek. Gelenleri karşılamak (ailemin eşcinsel olduğumu bilmeyen üyelerine çok ama çok yakın bir arkadaşım diye tanıtırım onu) ve yukarıdaki bahsettiğim sırayı birlikte yapmak. Büyük teyzemlerde iken beni sıkıştırır artık gidelim diye ve kendimizi dışarı atıp güzel başlayan günümüzün geri kalanını baş başa geçirmek. İsterse o gün ya da ikinci günü onun ailesine gideriz birlikte. İstanbul dışında olsa da fark etmez, önceden uçak yahut otobüs biletini alınca sorun olmaz.

Anlayacağınız kadarıyla ilişkimi gizli kapaklı yaşamak istemiyorum. Çoğu insan için sıra dışı ilişkilerim olsa da sıradan işler de yapmak istiyorum, monotonluğa kaçmadan.

12 Ağustos 2012 Pazar

Mood'unu Söylemeyen MİMi Bulamaz

Öncelikle bu mime, One Girl'cüğümü anarak başlamak istiyorum. Mayıs ayında beni mimlemesine rağmen cevap yaz(a)mamıştım. Bu mimi ona ithaf ediyorum. Bu arada kendisi eşcinsel blog yazarlarını (mesela Gay Werther'i) manevi anneliği altında topluyormuş. Valla bu alemde kendisini seven çok, bu gidişle düğünü bir eşcinsel blogger buluşması havası içinde geçecek (tabii davet ederse bizleri).

Operadaki Kazulet'e tebrikler. Mimin başlatıcısı olarak bütün yazılarda yer almasını bildi. Demiş ki kendileri; bu mim alışı kuvvetli kişilere paslanacak. Demek alışımın kuvvetli olduğuna inanılıyor ki beni iki kişi mimlemiş; Oyuncak Ayıcık ve Bi'Gay. Kendileri sağ olsunlar var olsunlar. Madem bloggerlar bir aile oluşturuyor yavaş yavaş. Ben de buradan, bu ikisini kardeşim olarak ilan ediyorum.
Yaşasın blog kardeşliği
Yaşasın eşcinsel dayanışması.

Sevgili Operadaki Kazulet mod yerine mood yazın diye özellikle belirtmiş. Efendim, bu dedikleri aklıma "eşcinsel" ve "gay" kelimelerinin yazımını getirdi. Bi'gay kardeşim Türk Dil Kurumu'nun yazım kurallarına riayet edip "eş cinsel" ve "gey" olarak yazıyor bu kelimeleri. Ben ise alışkanlıkla ve öyle daha hoş göründüğü düşüncesiyle (bilerek ve isteyerek) yanlış yazmayı sürdürüyorum. Dikkatimden kaçmayan bu mevzuya da değinmiş oldum bu vesile ile.

Mimi art arda iki kişiden almak biraz zorlasa da, alışınca :) hoşuma gitmedi değil. Zira bir süredir yazmıyordum, unutuldum mu acep diye korkuyordum.

Bu yazıma yandaki resmi logo olarak seçtim (Hüzünlü Mod).

Efendim, mim gereği yeni aldığım bir giysiyi başkasında gördüğüm zamanki ve işeme sırasındaki modumu yazmam icap ediyor. Şimdi, pişti durumuna hiç maruz kalmadığım için o an neler hissederim bilemiyorum. İşemeye gelince, bu konudan bahsetmek bana pek haz vermedi açıkçası. Bazı çiftler var birbirinin yanında işiyorlar. Hatta bilmem neler yapıyorlar. Bana göre değil arkadaş. Madem işemekten bahsedeceğiz, şunu söyleyebilirim: Ayakta bevledilmez (yani işenmez). Cemaat öğretilerinde bu kaide sürekli vurgulanır, sağlık açısından da bir gereklilik olduğunu söylenerek. Ne kadar doğrudur bilmem ama prostat riskini arttırırmış, diğer manevi zararlarının yanında. Ortaokuldan beri (cemaatle tanıştığım zaman) ben de ayakta yapmamayı tercih ederim genelde.

Şu sıralar depresif moddan kurtulmamı sağlayacak tek seçenek yaptığım iş mülakatlarından olumlu teklif almak olacaktır. Seveceğim işi yapmak istiyorum. Az çok bu stresten uzaklaşmak için spora başladım dostlar. Hem ter atıp stresten uzaklaşacağım hem de forma gireceğim :)

Mimi paslamam gerekiyor ama geçenki mimde pasladıklarımın çoğu beni dikkate almayınca vazgeçtim (Alıngan Mod). Bunu okuyupta mimlenmemiş varsa bunu cevaplayabilir.

Not: Ya birisi bana yazdıkların çok sığ, Odtü mezunu olduğunu hissettiremiyorsun, dedi. Katılıyor musunuz dostlar?

Not 2: Benimle mail aracılığıyla iletişime geçen dostlarıma buradan selam gönderiyorum.

17 Temmuz 2012 Salı

Acemi'nin Cinsellikle İlk Tanışması

Ayşe Kulin'den Gizli Anların Yolcusu'nu ve Perihan Mağden'den Ali ile Ramazan'ı okumuş birisi olarak bir diğer eşcinsel içerikli roman olan Duygu Asena'dan Paramparça'ya başladım.

Spoiler
Kitapta 14 yaşındaki kahramanımız kendinden 3 yaş büyük bir erkek çocukla evde tek başlarına kaldıkları için babası tarafından dayak yiyor. Babasının amacı güya oğlunu korumak. Ancak tehlike hiç beklemediği bir yerden daha sonra geliyor; kahramanımızdan 15 yaş büyük eniştesinden.
Spoiler

Acemi Gay 14 yaşında iken abisi kardeşini koruma güdüsüyle, Acemi'den yaklaşık 15 yaş büyük dershane hocası hakkında konuşma yapıyor: "Bak Acemi, eğer o adamın sana bir kötülük yaptığını düşünüyorsan, hiç çekinmeden bana söyle. Ben senin abinim ve bütün sorunları çözebilirim yeter ki sen bir şey yaşarsan bana anlat." Ama geç kalmıştı. 2. sınıfa başlama arifesinde sünnet olup iyileştikten sonra annesi, anneannesi ve teyzesi ile gittiği ılıcalarda abisinin korktuğu olay yaşanmıştı Acemi'den yaklaşık 3 yaş büyük birisi ile.

Gittiği ılıcalarda diğer erkek çocukların arasına katılmaya çalışıyordu ama insan yerine konmuyordu Acemi. Oyunlara katılmasının  tek yolu hep ebe olmaktı. Ebe olarak onları yakaladıklarında ise kendi kafalarından uydurdukları kurallarla yeniden ebe Acemi oluyordu. Sonradan aralarına hiç almamaya ve dalgaya başladılar. Araya anneannesi girdi. Çocuklarla, Aceminin diyaloğu noktalandı. Yalnız yalnız gezmeye başladı.

Sonra bir arkadaş edindi orada. Onunla gezmeye, tozmaya, oynamaya başladı. Meğer o da ibne imiş. İbne ibneyi dakkada bulurmuş. Bunlarda birbirlerini bulmuş işte.

Gel hadi tuvalette birbirimize sürtünelim, dedi arkadaşı Acemi'ye. Donlar indirildi, (önce hangisi hatırlamıyorum) birisi yüzünü duvara arkasını öbürüne döndü. Ardından diğeri aynı pozisyonu aldı. O yaşta ne kadar olabilecekse o kadar sürtündüler birbirlerine.

Çocuğun oradaki tatili bitine kadar arkadaşlık ettiler birbirlerine. Çoğu zaman yan yana idiler. Kimse zerre şüphelenmedi. Acemi'de memnun idi o an için hayatından. Olayda taciz yok, tecavüz yok, zorlama yok, sadece iki yaşıtın cinselliği birlikte keşfetmesi var.

Ancak lise'de veya Ortaokul'da kendisinin niye böyle yanlış şeyler(!) hissettiğini sorguladığında çözümü o çocuğu suçlamakta bulmuştu Acemi. Halbuki kitapta da vurgulandığı gibi aslında o şekilde hissettiği için böyle bir olay yaşanmıştı.

15 Temmuz 2012 Pazar

Dürüstlük Bazen Öldürür

Ahmet Yıldız'ın öz babası tarafından eşcinsel olduğu gerekçesi ile katledilişinin 4. yıl dönümü. Öldürüldüğünde sadece ve sadece 26 yaşında idi. Türkiye'de kayıtlara geçen ilk gay namus cinayeti.

Bu vesile ile ona ve nefret cinayetlerine kurban giden diğer LGBT bireylere Allah'tan rahmet diliyor, bu olaylarla ilgili suçluların bir an önce yakalanıp yargılanmasını temenni ediyorum. Umarım tekrarları yaşanmaz.

Ayrıca, seyredemeyenler için Ahmet Yıldız'ın hayatından esinlenilen "Zenne" filmini tavsiye ediyorum. Yapımcıların ilk filmi olmasının getirdiği biraz acemilik, filmin sonunda istenilen duygunun verilmesini engellemiyor ve siz bir süre oturduğunuz ekranın karşısından kalkamıyorsunuz.


13 Temmuz 2012 Cuma

Beyaz Zambak

Bosna Hersek deyince içimi bir burukluk kaplar. Boşnakça benim için hüznün dilidir. Boşnaklar ise en zor zamanlarında kaderlerine terk ettiğimiz; gözümüzün önünde öldürülmelerine, soykırıma ve tecavüze uğramalarına seyirci kaldığımız kardeşlerimiz. Onlar orada "Türkler'e ölüm" denilerek katledildi.

O yıllarda küçük bir çocuk olmama rağmen yaşanan savaşı çok net hatırlıyorum.

11 Temmuz ise o kanlı savaşın soykırıma dönüştüğü tarih. Srebrenitsa'da 1995 senesinesinde Avrupa'nın göbeğinde katledilen 8 bin 500 can.

Affet bizi Srebrenitsa
Affet bizi Bosna Hersek.
Kardeşleriniz size yardım etmedi.

Not 1: Umarım, bir eşcinsel temalı blogda böyle yazılar da neyin nesi diye düşünmezsiniz.

Not 2: Blogu biraz boşladığımın farkındayım. Bunun asıl nedeni kafamın "iş başvuları, sınavları, mülakatları" ile dolu olması. Malumunuz yaklaşık 1 ay önce mezun oldum.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Tayyip

Bu yazıyı yazmama sebep olan habere ulaşmak için tıklayınız.

Tayyip, çok çocuk yapın, Çin ve Hindistan gibi gelişelim diyor sürekli. Öncelikle ben, o ülkelerdeki milyonlar gibi ucuz işgücünün bir parçası olmak istemiyorum kendi ülkemde. Başbakanın örnek aldığı o ülkelerde 100 milyonlarca insan var açlık ve yoksullukla pençeleşen, insan onuruna yakışır bir hayat süremeyen.

Tayyip. Karganın kılavuzluğunu, Kasımpaşalı ağızları bırak ve makamının ağırlığını ver.

19 Haziran 2012 Salı

Kor Ateş


Her gece yatağa girip ışıkları söndürünce seni anıyorum, içimden geçiriyorum yaşadıklarımızı İzel'den "Ah Yandım Allah'ım" eşliğinde. Yanmak neymiş anlıyorum işte o zaman. İçin için yanmak, derin derin yanmak ve kalbin sıkışması, gönlün daralması, nefesin tıkanması, gözlerin dolması ve bir iç çekiş ama öyle bir iç çekiş ki... Sonra seninle rüyalarda buluşmak. Koşmak peşinden "beni bırakma" diye o duru mu duru rüyada. Ne riya var o rüyanın içinde ne de başka türden bir leke. Sadece ve sadece kavuşmak sana ama her nasıl olursa; dost, arkadaş... Yeter ki sana ulaşayım da, yeter ki yanında olayım da. Çünkü yalnızca senin yanında iken...

Sen ki gözlerime dolan ama yanağımdan süzülemeyen gözyaşımsın. Vodka, şarap, cin içtiğimde hüngür hüngür ağlamam işte o gözyaşlarının birikmesindendir. Çok özledim seni. Sesini duymayalı 3 ayı geçti, yüzünü görmeyeli 5 ayı buldu. Telefonumdaki yegâne resmin yetmiyor hasret alevini söndürmeye.



6 Haziran 2012 Çarşamba

Things End, but Hope Can Rise Again

Elveda Ankara, Elveda Odtü.

Beş yılı seninle geçirdim.
Bana neler neler öğrettin, yaşattın, hissettirdin.
Kimleri soktun hayatıma, kimleri çıkardın hayatımdan!

2007'de Ankara'ya ayak basan kişi ben değilim artık,
Tamamen farklı birisiyim şimdi...

22 Mayıs 2012 Salı

Mayıs Ayında Soğuktan Ürpermek

Üşüme be Ramazan
Üşüme be Ali...

Yalnızlığın, çaresizliğin, kimsesizliğin soğuk yüzünü görüp de üşümeyin. Kışın ortasında yapayalnız kalsanız da üşümeyin, anasız babasız kalsanız da...

70. sayfaya geldim kitapta, gözlerim doldu ama damlalar süzülemedi yanaklarımdan. Boğazıma bir şeyler düğümlendi sanki, yutkunmak zor geldi bana. Dokunsalar ağlayacağım yine de ağlayamadım. Azıcık vodka ya da cin içmiş olsa idim hüngür hüngür boşalardım; yalnızlığa, çekip gidenlere, haber alınamayanlara, yaşanamayan hayallere, yaşanılıp da kıymet bilinemeyen vakitlere, Ali ile Ramazan'a, utanca, kadere, vurdumduymazlığa ve daha nelere de nelere.

Sevgili Maskgay sen de üzülme bu kadar, kapılma ümitsizliğe...

17 Mayıs 2012 Perşembe

Allah ile Sulh

"Allah bu kadar kötü olabilir mi?" diye soruyor, 1 Mayıs'a  Antikapitalist Müslüman Gençler olarak katılan grubun bir üyesi.

Bir diğeri bakın "Tüm mazlumların yanındayız diyorsunuz. Eşcinsellerle ilgili ne düşünüyorsunuz?" sorusuna nasıl cevap veriyor:

Bir eşcinsele zulüm uygulandığında haklarını savunmak boynumuzun borcudur. Bir kişi eşcinsel diye yaşama hakkı yok mu, dışarıda dolaşma hakkı yok mu, rahat giyinme hakkı yok mu? İslam’da Lut kavminde eşcinsellerin taşlandığına inanılır ama asıl taşlananlar Lut kavminin azgınlarıdır. Biz birisine taş atacaksak travestiye değil, onları zinaya, fuhuşa teşvik edeni taşlamalıyız. İstanbul’da 5 bin trans varsa bunların 250 bin müşterisi var. Bir trans bulaşıkçıda, şurada burada işe girdiğinde ilk karşılaştığı şey tacizdir. Asıl ahlaksızlık, bir eşcinseli evlenip tiksindiği bir hayat yaşamaya mecbur etmektir. (Kaynak)

Acemi Gay'in Bakış Açısından Din

2 sene öncesine kadar namazları kaçırmamaya çalışan, Sezai Karakoç okumalarına giden ve "İslam Neslinin" dirilişini bekleyen Acemi Gay, kendisinde baştan beri var olan inkar ettiği, eşcinsel duyguları kabullenme aşamasında dinden, diyanetten soğudu; Tanrı'dan nefret eder hale geldi.

Cemaat öğretilerinde karanlık, aydınlığı fark ettirmek için vardır; günahlar, sevapları daha değerli kılmak; kötülük, iyiliği anlamak için. Bu öğreti beni o kadar etkilemişti ki; kendimi bu dünyaya bir paçavra gibi fırlatılmış hissediyordum. Yani oradaki karanlık, kötülük, günah ben idim. Bu dünyaya millet benden ders alsın diye gönderilmiştim. İbret olmak için yaratılmıştım. Ama Allah bu kadar kötü olabilir mi? Beni hislerimden dolayı lanetler mi? Aşık olduğum/olabildiğim için bana kızar mı? Dört duvar arasında kimseye zarar vermeden yaşadıklarım nasıl karanlık, kötü ve günah olabilir? Ben Allah'ın gazabına uğramak istemiyorum ki.

Yeniden Allah'ı sevmek, onunla barışmak istiyorum. Allah ile olan bağımın kaynağı korku olmasın bu sefer. Sevgi olsun, muhabbet olsun, samimiyet olsun. Eşcinsel kimliğimle bu yola girmek istiyorum.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

2. Odtü Onur Yürüyüşü

Blog yazılarıma şöyle bir bakıldığında genelde hüzün duygusunun ağır bastığı hissedilecektir. Her an bu hal içinde miyim? Hayır. Fakat kederlendiğim zaman genelde yazma  isteği hasıl oluyor. Böylece yazılarda biraz boynu bükük bir Acemi Gay görüyorsunuz. Ama bugün bu tarz bir yazı okumayacaksınız :)

Malumunuz okulum 1 ay içinde bitiyor. Beni iş aş telaşı sardı. Çevremdekiler biraz da agresifleştiğimi söylüyorlar bu nedenle. Gerçekten de bir heyecan içerisindeyim. Halim nice olacak mezuniyet sonrası? Tabii oraya buraya iş başvurularında bulunuyorum, bakalım sonuç nasıl çıkacak. Üzerimdeki stresi atmak için neler yaptım peki? Odtü şenliklerinde Odtü LGBT dayanışmasının faaliyetlerine ve 2. Odtü Onur Yürüyüşüne katıldım. Yani sahaya indim. Tabii 1 aya mezun da oluyorum, artık gören görsün beni. Zaten onur yürüyüşüne sadece LGBT bireyler katılmıyor. Bu arada epey kişi de fark etmiş beni.

Şimdi, yürüyüşte iken başlarda biraz tutuk idim. Sloganlara eşlik filan edemiyordum heyecandan. Ama itiraf etmeliyim ki; tanıdıkların seni görecek diye çekiniyorsun, yürürken kalbin küt küt atıyor, işte  o hissettiğin adrenalin muhteşem...

Başlardaki durağanlığım, çevremdekilerin şarap şişelerini kapıp kafama diktikten bir süre sonra geçti. Ben de ortama, ritmlere, danslara, ayak uydurdum.

Şimdi sizlere sloganlardan bir buket sunuyorum:

Susma haykır
Eşcinseller vardır
..., transeksüeller vardır
..., lezbiyenler vardır
..., biseksüeller vardır

Eşcinseliz, buradayız
Alışın, alışın gitmiyoruz

Baskı, şiddet ahlaksa
Biz ahlaksızız

Tercih değil, yönelim
Anadan doğma böyleyim

Batsın, batsın
Ahlakınız batsın

Ne Tanrı ne devlet
Aşk Aşk, hürriyet


Dünya yerinden oynar, dünya yerinden oynar
İbneler özgür olsa, ibneler özgür olsa

Dünya yerinden oynar, dünya yerinden oynar
Travestiler vermese, orospular vermese

Erkek adalet değil
Gerçek adalet

Öldürülenler burada
Katilleri nerede

Nefret, nefret nereye kadar
Seviş seviş ölene kadar

Geliyor geliyor
Ahlaksızlar geliyor

Okulda, işte, mecliste
kampüste, kantinde, amfide
Eşcinseller her yerde
Kabul et ya da etme
Eşcinseller her yerde

Zıpla, zıpla
Zıplamayan homofobik
Zıpla, zıpla
Zıplamayan transfobik

Dans et, dans et
Homofobiye karşı dans et
Dans et, dans et
Transfobiye karşı dans et

Lubunyalar direnişte
Göt göte dayanışma

İşte, 2. Odtü Onur Yürüyüşü ile ilgili biraz daha ayrıntı:


2 Mayıs 2012 Çarşamba

Nerede O Eski MİM'ler

Evet, yalaşık 40 gün geçti bir önceki (ve benim için ilk) MİM üzerinden. Bu aralar yeni  bir MİM furyası bize de uğrar diyordum ki Ev Oğlanı, beni mimlemiş. Kendisine teşekkürü bir borç bilirim. Klavyede "Acemi Gay" yazan parmakları dert görmesin.

ÖDÜLLER

O Gay : Vakti zamanında tasarladığı Dizide Oynuyorum adlı MİM ile bu ödüle layık görüldü. O zamanlar blog dünyasında sadece okuyucu olarak bulunurdum ama o yaratıcı MİM'i görünce imrenmiştim. Keşke bende MİMlensem diye iç geçirmiştim. O günleri yad ettikçe, "nerede o eski MİM'ler" ya da "artık MİM'lerin tadı tuzu kalmadı" diyesi geliyor insanın. Buradan gelecekte daha güzel ve ilginç MİM'ler ile buluşmak dileğini de belirteyim. Bazen kendim de tasarlamak istiyorum bir MİM ama bilmem ki millet ne der :)

Maskgay : Blog dünyasına yazılarıyla yeni adım atması (ya da ben öyle biliyorum) ve ilginç blog arayüzü tasarımı ile bu ödülü almaya hak kazandı. Gerçi ilginç blog arayüzü beni biraz yorsa da alışacağız zamanla (blogu izleme linki bile göremiyorum orada). Ayrıca bir açıklık getirmesi lazım ki blog adı ne? Kendisini ne diye analım? Maskgay mi? Kafasına Göre Takılan Genç mi? İçimdeki Gökkuşağı mı? Yeni Kiracı mı (nedense kendisini kiracı olarak görüyor :) ? İlk başladığımda benimkiler de böyle karışık idi. Şimdi hepsini birleştirdim. Adım da, blogun ismi de, blog adresi de "Acemi Gay". Nedendir bilmem ama benim çok hoşuma gidiyor bu isim.

Gay Panda : Bu aralar kafası Gelecek Planları ile karışık olan Panda'mız kendisine bir teselli olması için bu ödülü alıyor. Yaklaşık bir ay sonra okulu bitecek biri olarak ben de onun yaşadığın gelgitleri yaşıyorum. Doluya koyuyorum almıyor, boşa koyuyorum dolmuyor.

Çilekli Gay : Bir diğer ödül kazanan, hiçbir masraftan kaçınmayarak Weekend adlı filmi ayağımıza kadar getiren Çilekli'miz.

Arnavut Kaldırımı : Yorumları ile beni yalnız bırakmayan Kaldırım da bu ödülü hakediyor.

Bi'Gay : Beni blog dünyası ile tanıştırdığı için ödüllerden bir tanesi de ona gidiyor. O olmasa idi ben buralarda olamazdım :)

Şimdi sıra geldi çok değerli eşcinsel olmayan blog yazarlarına. Eee  ötekileştirilmekten şikayet ederiz hep, bari biz bunu yapmayalım ve Acemi Gay onları da MİM'lesin.

İsveç'ten Sevgiler : Beni de aranıza alın! adlı yazısı ile yolculuğa başlarken kullandığı resim dolayısı ile bu ödülün sahibi oldu. Umarım bu MİM'e cevap verirken alkolü fazla kaçırmaz :) Bu arada kendisi biseksüel.

One Girl Two Boy : İzmirli olması nedeniyle bu ödüllerden biri de onun hakkı.

ve Zeitgeist : Blogunda yayınladığı 1 Mayıs mesajı ile ödülü kazanan son talihlimiz oluyor kendileri. Umarım MİM'e cevap verir.

Ödül Sahipleri Neler Yapacak?
  • Ödülü verene teşekkür
  • Ödül verilmemiş bloglara ödül sunacak
  • Onları durumdan haberdar edecek
  • Kendisi hakkında 7 bilgi verecek
  • ve son olarak versatile blogger logosunu ekleyecek yazısına
Açıkçası benim son maddeye itirazım var. Ben öyle bir logo kullanmaktansa, artık adet haline getirerek neredeyse her yazımda kullandığım tarz bir resim ekliyorum.



Şimdi geldik dökülmeye:

  • Bu aralar Ales çalışıtorum bol bol. 13 Mayıs'ta ALES var malum. Şimdi bana diyen olabilir ALES'e çalışılır mı, işte Türkçe'den çokça paragraf biraz da mantık soruları; matematikte Kenan'ı yaşının Kaan'ın yaşına oranı ve kürenin hacmi soruları... Efendim konular basit ama zaman yetmiyor. Adamlar yarış atı istedikleri için. Bir de önceki sonbahar sınavında zamanın sıkışıklığının üstüne, benim çiş sıkışıklığım da eklenmesin mi? Halbuki fazla su da içmemiştim. Aksilik sınavdan çıkışta çişimi yaptıktan sonra kaç saat gelmedi bir daha? Güler misin ağlar mısın? Tabii olan benim hedefime oldu. Yüksek lisansta burs alabilmek, öğretim üyesi olabilmek, akademik hayata devam edebilmek için analitik düşünme becerisini ölçen sorular yerine bu tarz saçma sorular çözmek kanıma dokunuyor arkadaş.

  • 8. sınıftan itibaren gözlük kullanmaya başlamış bir birey olarak geçen Şubat ayında lense geçtim. Bu kararı almamdaki en büyük faktör Ocak ayında can dostum ve Bi'Gay ile gittiğim ilk gaybar maceram. "Tekyön"de eğlenirken biraz da alkolün etkisi ile gözlüğümü kaç kere yerlere düşürdüm. Millet deliler gibi dans edip kudururken ben "Scooby Doo"daki Velma gibi gözlüğümün derdinde idim. Sonra buluyorsun ama yamuk yumuk. Düzeltmeye çalışıyorsun. Ölme eşşeğim ölme...
  • Sütlü kahve bağımlısı olmuşum. Hemen hemen her gün genelde iki bardak sütlü kahve içerim. 1 çay kaşığı Nescafé, bir çay kaşığı şeker ve su katılmamış sıcak süt. Bunun için Bim'den aldığım 1lt'lik Dost Süt'ü eksik etmem evde. Bu arada, 3ü1arada içip de kahve içiyorum diyenler yanılgıdasınız. Onun içinde kahveden çok başka başka şeyler var.
  • Hayatımda hiç bir zaman sinemadaki aynı filme birden fazla sefer gitmemiştim. Amma velakin, Ferzan Özpetek'in "Şahane Misafir"ine (Magnifica Prezensa) tam üç kere gittim.
  • Öğrenci evine dışardan su almak zor geldiği için suyu çeşmeden içiyorum. Hem Bizim Melih Gökçek! gibi bir belediye başkanımız var. O iç dedimi içeriz biz. Bu arada onunla alay etmek için  İ... koyuyorlar adının başına. Yani ibne demek istiyorlar herife. Eğer ibnenin tam karşılığı gay ise benim için hakaret değil ama onun için bilemem. Kendileri şunları demiş: "İnşallah bizim Türkiye'de gay belediye başkanı olmayacak ve olmamalı." Bu sözüyle Melih Gökçek'i hormonlu domates ödüllerine aday gösterdim.
  • İlkokul'da elişi dersi için aldığım küçük makası hâlâ kullanıyorum. Kullanmaktan kastım, kırk yılda bir. Daha çok masamdaki kalemlikte arz-ı endam ediyor. Üstelik Ankara'ya üniversite için gelirken yanımda taşıdım :) Bazen öyle ki, ufak şeylere çok anlamlar yüklüyor ve onları yanımdan ayıramıyorum, bazen de gözüm hiç bir şey görmüyor, her şeyi atıyorum.
  • En sevdiğim içecek; ayran. Yeri geliyor "Dost Ayran"ı tek başıma bitiriyorum bir kaç saat içinde.

İşte benden bu kadar :)

27 Nisan 2012 Cuma

Sesimi Duyan Var Mı?

Sesimi ne Ankara’daki yakın çevrem ne de İstanbul’daki aile efradım duydu. Beni anlayanlar;  İzmit’teki can dostum, Erzurum’daki çocuk ve siz takipçiler, okuyucular, bloggerlar. İyi ki varsınız.

Ortak hislerde buluşmak ve yalnız olmadığını bilmek.

Mesafeler olsa da arada, gönüllerde aynı duyguları paylaşmak.

Topluma rağmen bu hayatı yaşamak.

Tanışmasak da yüz yüze; aynı grubun, aynı ailenin bireyleri olduğunu hissetmek.

Benzer sıkıntılardan, benzer dertlerden muzdarip olmak.
...
...
...
Ve anlaşılamamak...

Bu vesile ile “eşcinsel blog yazarları ve okuyucuları ailesine” selamlarımı iletiyorum. Sizlere müteşekkirim. Yazdıklarınızda kendimi buluyorum. Umarım siz de Acemi Gay’in yazdıklarında.........

23 Nisan 2012 Pazartesi

Sınıftaki İki Çocuğu Kestim

Bu yılın Şubat ayının ortaları, yani ikinci dönemin ilk iki haftası. Bu vakitlerde öğrenciler ders ders dolaşır ve hangi hocadan ders alacağına karar verir. İngilizce dersine gittim ve bir çocuk, bakmaya doyum olmuyor. Belki siz yakışıklı bulmazsınız ancak "tam benim tipim" diyebileceğim birisi işte. Kendimi ona bakmaktan alıkoyamıyorum. Daha o ilk derste düşündüm; bu çocukla yakınlaşıp arkadaş olayım, üstelik "grup sunumunu" da bununla birlikte yaparım. Bir sonraki hafta sınıfa girdim, montumu astım ve onun yakınına oturdum. Aklım sıra muhabbet açmayı deneyecektim. Gelin görün ki, yanına oturmama müteakip oradan kalktı ve başka yere geçti. Dumura uğradım. Demek onu kestiğimi fark etmiş. Hâlbuki son derece temkinli davranmaya çalışmıştım. Nasıl olur da anlar? Yoksa kuruntu mu yapıyordum?

Sonraki derslerde onu bir daha görmedim. İngilizce hocamızın üç tane sınıfı var. Meğer diğerlerinden birisine geçmiş. Bunu İngilizce sınavında fark ettim çünkü hocamızın bütün sınıfları aynı anda ve aynı yerde sınava giriyordu. Tabii o çocukta orada idi. Acaba gerçekten benden kaçmak için mi sınıfı değiştirdi, yoksa başka bir nedeni var mıydı? Muamma olarak kalacak hep.

Ayrıca İranlı bir çocuk var İngilizce dersinde. 2010 yaz okulunda bir önceki İngilizce dersini birlikte almıştık. Sınıflar kesin olarak belirginleşince geldi bize. Yani demin bahsettiğim çocuk gitti ve bu geldi. İranlı, yukarıda bahsettiğimden de çekici benim için. Zaten muhabbetimiz de var, aralarda birlikte takılıyoruz. Hayal kuruyorum. İçmeyi seviyormuş. Acaba bir gün şunu sarhoş etsem ne olur? Belki onda da bir şeyler vardır. Tabii bu nafile hayallerimi hiç bir zaman gerçekleştirmedim ve gerçekleştirmeyi de düşünmüyorum. Ama hayal kurmak güzeldir. Neyse ki grup sunumunu birlikte yaptık. Hatta dört kişilik grubumuz, sunumu hazırlamak için onun evinde toplandı.

Şimdi, bu iki çocuk bakmaya doyamayacağım türden. İranlıyı az buçuk tanıyorum, kişiliği de fevkalade. Fakat, ikisi de bana yar olmaktan o kadar uzak ki. Fiziksel olarak gözümü doyuran bu şahıslara hiç bir zaman ulaşamayacağım. Ulaştım diyelim bir şekilde, aramızda muhabbet, sevgi ve aşk anlamında bir frekansın  yakalanması çok zor. O zaman beyhude çabaları bir kenara bırakacaksın ve bahsettiğim frekansı yakaladığın/yakalayacağın kişiye emek vereceksin sayın Acemi Gay.

21 Nisan 2012 Cumartesi

Bizi Anlamayacaklar

Hissettiklerimi, sevdalarımı anlamayacaklar; sapık diyecekler.
Duygularımı umursamayacaklar, içimdeki fırtınaları fark etmeyecekler.
Acıyarak bakacaklar bana, hatta iğrenecekler benden.
Bir kısmı ateşlere atılıp yanacağımı düşünecek.
Ama beni yaratan aşık olduğum için ateşlere atar mı hiç.
Yoksa atar mı?
Bu dünyadan sonra orada da mı ötekileştirileceğim.
Yaradan bile beni gözden çıkaracak mı?


20 Nisan 2012 Cuma

Yakarış

Acılarım vardı herkes gibi elbet
Dile gelemeyen yalnızlıklarım
Bir gün son bulacak mıydı?
Bütün gizli saklı anılarım...
Söylemeye ramak kalmıştı yine yeniden
Neydi beni engelleyen?
Günahlarım mı, yasaklarım mı?
Yoksa başkaldırışlarım mı?
Cevap ne olur bilemem
Gözlerdeki sis perdesini belki de silemem
Ama bildiğim bir şey var ki;
Masumiyetim


Can Dostum'un yüreğinden gelen mısralar ki, her bir satırında o var...

12 Nisan 2012 Perşembe

Delik

Ben: Bir gayi yanında barındırır mısın?
Hetero: Bana sarkmadığı sürece sorun yok ama dikkat ederim kendime. Onun yanında açık giyinmem mesela, sonra sulanır filan bana.
Ben: Peki ya sulanırsa, asılırsa sana?
O: O zaman gözümü karartırım, ucu cinayete kadar gider eğer yakalanmayacağımı bilirsem. Nasıl olur da beni sikmek ister?
Ben: Peki, ya kendini siktirmek isterse sana?
O: O zaman iş değişir işte. Bilmiyorum ne yaparım.

Hani n'oldu? Gözünü karartmıştın. Karşındakini delik olarak düşününce fikrin değişiyor mu?