27 Nisan 2012 Cuma

Sesimi Duyan Var Mı?

Sesimi ne Ankara’daki yakın çevrem ne de İstanbul’daki aile efradım duydu. Beni anlayanlar;  İzmit’teki can dostum, Erzurum’daki çocuk ve siz takipçiler, okuyucular, bloggerlar. İyi ki varsınız.

Ortak hislerde buluşmak ve yalnız olmadığını bilmek.

Mesafeler olsa da arada, gönüllerde aynı duyguları paylaşmak.

Topluma rağmen bu hayatı yaşamak.

Tanışmasak da yüz yüze; aynı grubun, aynı ailenin bireyleri olduğunu hissetmek.

Benzer sıkıntılardan, benzer dertlerden muzdarip olmak.
...
...
...
Ve anlaşılamamak...

Bu vesile ile “eşcinsel blog yazarları ve okuyucuları ailesine” selamlarımı iletiyorum. Sizlere müteşekkirim. Yazdıklarınızda kendimi buluyorum. Umarım siz de Acemi Gay’in yazdıklarında.........

23 Nisan 2012 Pazartesi

Sınıftaki İki Çocuğu Kestim

Bu yılın Şubat ayının ortaları, yani ikinci dönemin ilk iki haftası. Bu vakitlerde öğrenciler ders ders dolaşır ve hangi hocadan ders alacağına karar verir. İngilizce dersine gittim ve bir çocuk, bakmaya doyum olmuyor. Belki siz yakışıklı bulmazsınız ancak "tam benim tipim" diyebileceğim birisi işte. Kendimi ona bakmaktan alıkoyamıyorum. Daha o ilk derste düşündüm; bu çocukla yakınlaşıp arkadaş olayım, üstelik "grup sunumunu" da bununla birlikte yaparım. Bir sonraki hafta sınıfa girdim, montumu astım ve onun yakınına oturdum. Aklım sıra muhabbet açmayı deneyecektim. Gelin görün ki, yanına oturmama müteakip oradan kalktı ve başka yere geçti. Dumura uğradım. Demek onu kestiğimi fark etmiş. Hâlbuki son derece temkinli davranmaya çalışmıştım. Nasıl olur da anlar? Yoksa kuruntu mu yapıyordum?

Sonraki derslerde onu bir daha görmedim. İngilizce hocamızın üç tane sınıfı var. Meğer diğerlerinden birisine geçmiş. Bunu İngilizce sınavında fark ettim çünkü hocamızın bütün sınıfları aynı anda ve aynı yerde sınava giriyordu. Tabii o çocukta orada idi. Acaba gerçekten benden kaçmak için mi sınıfı değiştirdi, yoksa başka bir nedeni var mıydı? Muamma olarak kalacak hep.

Ayrıca İranlı bir çocuk var İngilizce dersinde. 2010 yaz okulunda bir önceki İngilizce dersini birlikte almıştık. Sınıflar kesin olarak belirginleşince geldi bize. Yani demin bahsettiğim çocuk gitti ve bu geldi. İranlı, yukarıda bahsettiğimden de çekici benim için. Zaten muhabbetimiz de var, aralarda birlikte takılıyoruz. Hayal kuruyorum. İçmeyi seviyormuş. Acaba bir gün şunu sarhoş etsem ne olur? Belki onda da bir şeyler vardır. Tabii bu nafile hayallerimi hiç bir zaman gerçekleştirmedim ve gerçekleştirmeyi de düşünmüyorum. Ama hayal kurmak güzeldir. Neyse ki grup sunumunu birlikte yaptık. Hatta dört kişilik grubumuz, sunumu hazırlamak için onun evinde toplandı.

Şimdi, bu iki çocuk bakmaya doyamayacağım türden. İranlıyı az buçuk tanıyorum, kişiliği de fevkalade. Fakat, ikisi de bana yar olmaktan o kadar uzak ki. Fiziksel olarak gözümü doyuran bu şahıslara hiç bir zaman ulaşamayacağım. Ulaştım diyelim bir şekilde, aramızda muhabbet, sevgi ve aşk anlamında bir frekansın  yakalanması çok zor. O zaman beyhude çabaları bir kenara bırakacaksın ve bahsettiğim frekansı yakaladığın/yakalayacağın kişiye emek vereceksin sayın Acemi Gay.

21 Nisan 2012 Cumartesi

Bizi Anlamayacaklar

Hissettiklerimi, sevdalarımı anlamayacaklar; sapık diyecekler.
Duygularımı umursamayacaklar, içimdeki fırtınaları fark etmeyecekler.
Acıyarak bakacaklar bana, hatta iğrenecekler benden.
Bir kısmı ateşlere atılıp yanacağımı düşünecek.
Ama beni yaratan aşık olduğum için ateşlere atar mı hiç.
Yoksa atar mı?
Bu dünyadan sonra orada da mı ötekileştirileceğim.
Yaradan bile beni gözden çıkaracak mı?


20 Nisan 2012 Cuma

Yakarış

Acılarım vardı herkes gibi elbet
Dile gelemeyen yalnızlıklarım
Bir gün son bulacak mıydı?
Bütün gizli saklı anılarım...
Söylemeye ramak kalmıştı yine yeniden
Neydi beni engelleyen?
Günahlarım mı, yasaklarım mı?
Yoksa başkaldırışlarım mı?
Cevap ne olur bilemem
Gözlerdeki sis perdesini belki de silemem
Ama bildiğim bir şey var ki;
Masumiyetim


Can Dostum'un yüreğinden gelen mısralar ki, her bir satırında o var...

12 Nisan 2012 Perşembe

Delik

Ben: Bir gayi yanında barındırır mısın?
Hetero: Bana sarkmadığı sürece sorun yok ama dikkat ederim kendime. Onun yanında açık giyinmem mesela, sonra sulanır filan bana.
Ben: Peki ya sulanırsa, asılırsa sana?
O: O zaman gözümü karartırım, ucu cinayete kadar gider eğer yakalanmayacağımı bilirsem. Nasıl olur da beni sikmek ister?
Ben: Peki, ya kendini siktirmek isterse sana?
O: O zaman iş değişir işte. Bilmiyorum ne yaparım.

Hani n'oldu? Gözünü karartmıştın. Karşındakini delik olarak düşününce fikrin değişiyor mu?

9 Nisan 2012 Pazartesi

İmkansız Bir AŞK'ın Hikayesi

İşte bir aşk mektubu. Yazarı, benim can dostum olur. Sizi bu duygu yüklü satırlarla baş başa bırakıyorum.



23.11.2010
01:45
N....
Şu an bu satırları yazarken bir taraftan odanın ışıkları kapalı, mumum yanık ve kulaklarımda ''sen gelmez oldun'' un muhteşem sözleri ve melodisi... Ruh halim o kadar bulanık ki satırlara nasıl döksem diye düşünüyorum... Belki faydası olur diye şimdi bir sigara yakıyorum ve sadece koca 21 yılımı, bu süreçteki seni düşünüyorum ! Biliyor musun, bazen insan imkansızı ister?! Hayatım boyunca olmayacağını bilerek hep imkansızı istedim... Ama yine de insan kendine, duygularına, kalbinden geçenlere ve ne kadar ötekileştirilmiş olsa da gerçek dünyasına karşı koyamıyor... Ben de herkes gibi bir çok kere bunu denedim ama olmadı! Kalbime, hissettiklerime meydan okuyamadım... Beni her zaman yenmeyi başardı... Neler zırvalıyor diyorsundur belki de ama ben yine de okumayı sürdürürsen kaç zamandır söylemek isteyipte dillendiremediğim, haykırmak isteyipte gözlerimi kaçırmak zorunda kaldığım düşüncelerimi, duygularımı ve kısaca hayat özetimi sana anlatmak istiyorum... Söylemek yazmak dahi olsa kolay değil! O kadar korkuyorum ki beni anlayamayacağından ve herkes gibi ötekileştirebileceğinden ama yine de yazacağım... Belki de tahmin ettin bile!

Bir süredir sesini duyamasam da, seni çaldırıyorum telefonumla... Elim rehbere gittiğinde dahi titriyor, ismini söyleyemesem de sadece seni düşünmek o kadar iyi geliyor ki o sıkıcı notları okumak zorunda kalmak keyifli hale geliyor.  Ne kadar kötü di mi ismini, kendini ve hissettiklerini söylemek ötekileştirilmiş biri için?.. Belki de insanlar haklı bu konuda ama bir de bana sorsalar ne düşünüyorsun diye. Diyebileceğim tek şey: nasıl doğarken ailemi, vatanımı seçmediysem; kime karşı nasıl hissedeceğimi de seçmedim! Yıllarca sorguladım kendimi, çok savaşlar verdim... Ama olmadı! Kabullendim ! Mutlu olduğum duygularımla devam ettim.  Seçtim diyorum ama bu bir seçim değil ki... Bu, 4. yıl okulda. Belki çok samimi değiliz, arada konuşuyoruz ama ben buraya adımımı attığım ilk günden beri senin için çarpan bir kalp taşıyorum! Ve sürekli kendime kızıyorum çünkü sana da haksızlık ettiğimden dolayı; seni bilmiyorum ki, içini bilmiyorum ki ve hatta bile bile lades diyorum ama olsun sonunda kendimde bunları yazacak cesareti buldum ya, artık biliyorsun ya...

Belki bazen farkediyosundur sana derin baktığımı, neden diyosundur, kızıyosundur belki de.  Şu an aklından isimler ya da benim ismim geçiyordur belki ama içim rahat çünkü biliyorum ki benim tanıdığım N....'ın bana karşı tavırları değişmeyecek ve bu sırrı saklayacak, bir darbe de o vurmayacak! Ben de gerçeği kabullenip yoluma devam edeceğim... Bu sadece bir paylaşım !

Üstad diyor ya ''geldim yarım, kaldım yarım, ertelendim hayattan sevdim yarım, derken bugün olmazsa olur yarın... '' ama daha da güzeli ''ben bu dünyayı anlayamadım, niyetlendim de altından kalkamadım...'' Biliyorum başını ağrıttım. Bunun için senden özür dilerim! Ama benim için aslolan aşk ve o sensin... ''UÇURUM UÇURUM GÖZLERİNE BAKTIĞIM, PRANGALARCA BOYNUMA TAKTIĞIM, DAĞ GÜLLERİ GİBİ HASRET ÇEKTİĞİM, HER GECE UYKU DİYE YATTIĞIM SENSİN !!! '' Karşılık ver(e)mesende bunları bil istedim...

Rahatsız etmek istemiyorum seni daha fazla, her ne kadar teninin tuzunu tatmak istediğim sen olsan da... Olmayacak birine aşık oldum, imkansızı istedim sen benim İMKANSIZIMsın artık !
Şunu çok iyi biliyorum ki; her ne olursam olayım , toplumca aykırı kabul edilen bir kimliğe sahipsem de ben bir insanım ve çok iyi bir insan olmaya çalışıyorum, duygularım var ve bunları taşıyorum... Tebessümlerimle var olmaya çalışıyorum ! Bunu bilmen benim için yeterli... Özür dilerim vaktini aldım, sözlerimi şu an dinlerken ağladığım o güzel mısralarla bitirmek istiyorum:

''VAZGEÇTİM GÖZLERİNDEN, VAZGEÇTİM SÖZLERİNDEN BİR AHH DE YETER... HİÇ TANIMAZ TENİM ELLERİNİ BİLMEZ YÜREĞİM BİLMEZ YÜREĞİNİ... AHH BU KOKU, BU TEN, BU DOKUNUŞ, AHH BU DELİLİK SARSAR BEDENİMİ... YOK OLMAK ZAMANI ŞİMDİ !!! ''

8 Nisan 2012 Pazar

Güvenli Liman



Neden mutluluğu teper ki insan; kişisel korkularının, hırslarının arkasına sığınıp yeniliğe, yeni bir ilişkiye başlamaz? Tamam geçmiş deneyimler acı olabilir ama bu yeni bir temiz sayfa açmaya engel mi olmalıdır?

O an içinden geldiği gibi yapmaz da aklı ve mantığını kullanır sadece. Yüreğinin sesini her daim baskılamaya çalışır. Doğru, sadece kalbin sesi ile hareket edilmemeli; fakat bu demek değildir ki o sesi de hiç dinlememeli.

Tek yaşanır mı ki bu hayat? Güvenli limandan çıkmanın ve yeni ufuklara yelken açmanın vakti gelmedi mi?

7 Nisan 2012 Cumartesi

Yiğit

Zülfü Livaneli:
Yiğidim aslanım burda yatıyor...
Yiğidimden kara haber verirler...
Yiğidim aslanım burda yatıyor...


Fethullah Gülen :
Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra...
Yiğidim hele anlatıver olup biteni...
Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun...

İşte, söyleyenler farklı olsa da, aynı beklenti, aynı özlem. Genç, mahzun bakışlı, masum, artık vuslatı mümkün olmayan... bir Yiğidin tasviri.

Livaneli'nin deyimiyle "ekmek kadar temiz su gibi aydın" olan o yiğit; Gülen tarafından dirilip "beyaz atın üzerinde" gelmesi arzulanmaktadır, "tıpkı rüyalarda olduğu gibi".

Siz nasıl bir yiğit bekliyorsunuz, peki? Hayallerinizi nasıl bir yiğit süslüyor?




http://www.antoloji.com/ses-ver-yigidim-siiri/

4 Nisan 2012 Çarşamba

Eşcinselliğin Öğrettikleri

Eşcinsel duyguları hissetmek bir seçim değil ama bunu kabullenip yaşamak bir seçimdir. Ya kendiniz ne iseniz kabul edip hissettiklerinizi yaşayacaksınız ya da benliğinizi inkar edip içinizdeki duyguları bastırmaya çalışacaksınız, en ufak bir sarsıntıda da yerli bir olacaksınız.

Ben ikincisinden idim, bastırmaya çalıştığım, yok saydığım benliğim gün yüzüne çıkıverdi bir sarsıntı ile. O ufak sarsıntı sonucu, bu gerçeklik bir domino etkisiyle ortaya çıktı, tabii bu sırada yaşanılan travmalar, gelgitler işin cabası.

Peki, şimdi eşcinselliğimi kabul eden ve yaşayan bir birey olarak bu değişim bana neler kattı, bende neler değiştirdi, bana neler öğretti?..

Aşkın tadını, aşkın ne demek olduğunu öğretti. Fısıldadı bana bu aşk duygusu denen büyülü hisler çorbası neymiş gerçekte, nasıl bir şeymiş.

Aşk acısını öğretti. Gerçekten sevdikten sonra, vuslata erişememek. Aşk acısındaki tatlılığı fark ettirdi bana, imkansızlığın manasını yaşattı bana.

Yıkılmaz denilen dostlukların, arkadaşlıkların, dürüst olup her şeyi anlatınca bir çırpıda nasılda bitirilebildiğini  öğretti bana. Çok güvendiğin insanların gözünün yaşına bakmadan terk edebileceğini gösterdi bana.

Olduğun gibi kabul edecek insanların da var olduğunu kanıtladı bana.

Beğenme, beğenmeme, beğenilme, beğenilmeme kavramlarını tecrübe ettirdi bana.

Kendinle barışık olmasını öğretti bana.

Güzellik duygusunun ne demek olduğunu öğretti bana. Erkek vücudunun zarafetini, erkek kokusunun güzelliğini fark ettirdi bana.

Hayallerimi özgür bırakmamı öğretti bana.

Benim gibi bu duyguları yaşayanların var olduğunu öğretti bana. Bu kişiler ile dertleşip onları anlamamı sağladı. Onların iç dünyasına keşfetmemi kolaylaştırdı.

Cinsel yönelim dışındaki diğer farklılıklar ile de barışık olmayı öğretti bana.

Hayattan zevk almasını öğretti bana.

Sevmek, sevilmek, öpüşmek, sarılmak ne de güzelmiş gösterdi bana.

Gerçek can dostluğu, kankalığı öğretti bana.

Hayata daha bir sevgi ile bakabilmeyi, daha bir içli olmayı öğretti bana.

Sevgiye ne kadar da aç olduğumu gösterdi bana. Meğer ben sevgi adamıymışım.

Ötekileştirilmeyi yaşattı bana...

Kısacası HAYAT denen olgunun acı tatlı yönlerini daha iyi görmeyi öğretti bana.

1 Nisan 2012 Pazar

Seks Yapacağına Kitap Oku

İnsanların büyük bir çoğunluğu neden LGBT bireylere karşı bu kadar ön yargılıdırlar? Bizim duygularımız yok mu? Bizler aşık olamaz mıyız? Neden sadece kendi dar pencerelerinden bakarlar ki olaylara? Niye bu kadar zordur hissettiklerimizi anlatabilmek onlara?

Birisi bana diyor ki;
-Eşcinsel duygulara sahip olmak ya da olmamak bir sorun değil, asıl sorun bunu yaşamak. Bir gay olarak bir erkekle ilişki yaşamamalısın. Buna sapıklık denir.

Soruyorum sana ey şahs-ı muhterem: Benim hakkım yok mu cinselliği yaşamaya, sevişmeye, öpüşmeye, seks yapmaya?.. Benim dört duvar arasında yaşadıklarım seni ne ilgilendirir? Bunu nasıl sapıklık olarak adlandırabilirsin? Birisine tecavüz mü ettim? Küçük çocuklara mı sarktım? Birisini mi aldattım? Ensest bir ilişkide mi bulundum? Yaşadıklarımı gizli kameraya alıp karşımdakine şantaj mı yaptım? Başkasının eşine mi göz diktim? Bu işin içine para mı karıştırdım?.. (Burada, zorunlu seks işçiliğinden başka hayatını kazanma imkanı bırakılmayan travesti, trans veya trans olmayan kadın bireyleri ayrı tutuyorum. Sapık olan onlar değil, onları bu yola itenler, fobikler, toplum..)

Diyor ki;
-Ben meşru dairede ilişkimi yaşıyorum, yaşayacağım; ya sen? Üstelik, üremek için kadın ve erkek gerekli, iki erkeğin cinselliği döl israfı.

Meşruiyetin kaynağı sadece yasalar ve/veya din anlayışları mıdır? İki insanın birbirini sevmesi o ilişkiye meşruluk kazandıramaz mı? Üstelik, toplumdaki herkes üremek, çoğalmak zorunda mı? O zaman toplumun %10'undan fazlasını oluşturan eşcinsel bireylere bu duygu, bu his nereden geliyor? Diğer canlılarda (ayrıntı için bakınız) eşcinsel yönelimler yok mu zannediyorsun? Birisi ile sevişmek (adı üstünde, sevmekten geliyor) sadece üreme maksadı ile mi yapılır?

Ayrıca diyor ki;
- Bir erkek ile seks yapacağına git kitap oku.

Çok güldürdün be beni. Bari daha anlamlı, daha zekice bir şeyler bulsa idin. Bu duyguyu tatmin etmek için yerine neyi ikame edebilirsin ki? Bunun alternatifi ne olabilir ki?

Bir başkası da diyor ki;
-Eşcinsel aşk olur mu? Veya böyle bir kıpırdanma olsa dahi ona 'aşk' mı denmeli?

Benim hissetiklerimi seninkinden değersiz kılan nedir? Senin bunları hissedemiyor olman mı? Yoksa sana  küçüklükten beri öğretilmiş olan sığ düşünce kalıpları mı? Bu kalıpları kırmak atomu parçalamaktan daha mı zor?